![]()
Ahmet Mantaş
a_mantas@yahoo.com
SENDİKA // SENDİKA
23/05/2016 Piyasacı
sermayenin ağır saldırıları altında hak gasplarının hemen hemen her gün
yaşandığı bir dönemdeyiz. Esnek çalışma
şartlarının yasallaştığı, kıdem tazminatlarının kırpıldığı, ücretlerinin
ödenmediği, güvencesiz ve sağlıksız iş koşullarının arttığı bu zamanda hem
emekçiler hem de sendikalar sus pus, yaprak kıpırdamıyor nedense… Aslında
mücadelenin keskinleşmesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Ama maalesef kamu emekçileri açısından da tablo aynı. Özellikle eğitim
iş kolundaki çalışanların sorunları bir sarmala dönüşmüş, sıkıntılar büyüdükçe
büyüyor. Şimdi yetkili
sendikaların belirleneceği ayın içerisindeyiz, kamu iş kolunda sendikalar üye
sayıları bakımından yarışıyorlar. Mücadele adına
tık yok. Varsa yoksa
sayımız çoğalsın, oysa mücadeleyle birlikte kitleselleşmek daha etkili ve
değerlidir. Yoksa, gönül-hatır ilişkileri veya
bir şeyler vaat ederek, baskılar kurarak üyesel çoğunluğa erişmek mücadeleye
bir şey kazandırmıyor. Yetkili olmak
yerine etkili olabilmek önemlidir. Mücadelenin
geleneğinde “Hak verilmez alınır” şiarı bedeller ödenerek kazanılmıştır. Boşboğaz bir
anlayışla mücadeleden kaçarak, üye yazarak yada sadece sendikal siyasetle bir
yere varılmaz… Kaldı ki
sendikal siyaseti bile beceremeyenler o kadar çok ki. Saldırı ve
sömürü tam gaz ilerleyerek sürerken sendikal mücadelenin yükselmesi gerekmez
mi? Sarı sendikalar
ile sendika ağaları tarafından yönetilenleri bir tarafa bırakalım. Ama ya
emekten yana olduğunu iddia eden sendikalar nerede? Sendikal beyzadeliği
mi yapıyorlar.. Ne-re-de-ler? Kendi sendikal
iç dinamiklerini bir araya getiremeyenler birbirlerini karalayacak gölge
rakipler ve korkular yaratarak mücadele ettiklerini sanıyorlar. Birbirleriyle
çatışmaktan iş yapamıyorlar… Tabi bu durumda
piyasacı sermayenin işine yarıyor. Bu kör döğüşünün
kazananı da, kaybedeni de bellidir aslında. Sermaye kazanan,
kaybeden ise emekçiler oluyor. Kimin sayesinde?
Tabi ki yönetimsel zafiyet ile kariyerizm düşkünü anlayışlarla sendikaları
şirketleri gibi görüp bürokrasiyle idare etmek isteyenlerin sayesindedir. Oysa emek
örgütlerinin gerçek rakipleri bellidir. O da sermayedir. Sendikaların
asli görevi tüm emekçilerin birliğini sağlamak ve sınıfsal bir yaklaşımla ortak
mücadele kanallarını oluşturarak emeğe karşı yapılan saldırıları geri
püskürtmek olmalıdır. Yönetimsel
zafiyetler, özellikle merkezi karar organlarında yaşanıyorsa vay o örgütün haline… İşine geldiği
gibi, rastlantısal bir sendikal örgüt işleyişi, sendikaları hem mücadeleden hem
de ne kadar çok ilkesi olursa olsun sınıfsal öz benliğinden uzaklaştırarak
etkisiz bir kuruma dönüştürüyor. Sendikal
mücadele tarihinde bu duruma uğramış birçok örnek mevcuttur. Kaldı ki karınca
kolonilerinde bile böyle bir yönetimsel anlayış yoktur. Bir örgütün iç
dinamiklerinin uyumsuzluğu eylem kararlarının uygulanmasında kendini
dışavurumcu bir tarzda gösteriyorsa ve çeşitli bahaneleri örgütsel varlığının
önüne koyup kitlesiyle ortaklaşmıyorsa bu çok ciddi bir sorundur. Yapılması
gerekli olan ise eleştiri-öz eleştiri mekanizma kanallarının ciddi ciddi
işletilmesidir. Karıncalarda
bile koloninin kararlarına uymayanları ya koloninin dışına atarak veya daha
geri bir işte görevlendirilerek cezalandırırlar. Sendikal
mücadelede alınan merkeziyetçi kararların uygulamaları her zaman başarıya
ulaşamayabilir. Bu hem normal
hem de doğal bir süreçtir. Bu durum
kaybetmek veya yenilgi demek değildir. Mücadeleden
vazgeçilerek kaybedilir. Mücadele etmek
istemeyenler zaten baştan kaybetmiştir. Karıncalar hiç
kaybetmez, hep kazanırlar.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
EĞİTİMDE VİZYONSUZLUK - 08/11/2018 |
Eğitim camiasının umutla, merakla beklediği ‘’Eğitimde 2023’’ vizyon belgesi açıklandı. |
EĞİTİMDE MUCİZE YARATMAK - 08/10/2018 |
Eğitimde kaş yapalım derken, göz çıkarmayı ne kadar çok seviyoruz… |
SAYGI VE BİAT - 21/06/2016 |
Saygı duymak ve biat etmek tutumları |
SENDİKAL BEYZADELERİ - 06/06/2016 |
Sendikal yapılara şöyle bir rakursi yapalım, betimlemeleri kaygısal |
PARÇALARI BİRLEŞTİRİN - 16/05/2016 |
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiş fakat halifelik makamı henüz kaldırılmamıştır. |
1 MAYIS’TA ALANLARA - 25/04/2016 |
Örgütlenme modellerine baktığımızda, emek eksenine bağlı olarak sınıf temeline dayalı bir örgütlenmenin varlığından yola çıkarak, emekçileri örgütleyebildiğimizi söyleyemeyiz… |
AHLAK ÇOCUKLARI KORUSUN - 13/04/2016 |
Toplumsal ilişkiler deformasyona uğrayınca iç yapıları nedeniyle tüm kötülükleri birer irin gibi dışa vurmaktadır. |
GERİCİLİĞE KARŞI BEN DE VARIM - 25/03/2016 |
Toplumsal kaygılarımız, günlük yaşamımızın fiili işgaline dayalı olarak gericiliğin bir |
YA BAŞKANLIK YA KAOS - 14/03/2016 |
Mermi manyağına dönüştürüldük, toplum olarak hep beraber resmen “Rus Ruleti” oynuyoruz… |
![]() |